Beyni Korumak

Beyni korumak için beslenme önemlidir. GDO’lu besinler, doğal ortamda yetişmeyen bitkiler ve doğal ortamda beslenemeyen hayvanlar nedeniyle bugünkü beslenme şekli, beynin ihtiyaçlarını karşılamıyor.
Uzm. Dr. Mehmet Yavuz
Nöroloji Uzmanı
Beyni korumak gün geçtikçe zorlaşıyor. Beyin hastalıkları da gittikçe artıyor! Özellikle son 40-50 yılda hayatı kolaylaştıran baş döndürücü teknolojik gelişmelerin olumsuz tarafları yeni fark ediliyor.
Teknoloji bir yandan yaşamımıza birçok şey katarken, diğer taraftan da sağlığımıza ciddi zararlar vermektedir. Bilhassa beyin sağlığı, teknolojik gelişmelerle ciddi anlamda tehdit edilir duruma gelmiştir. Unutkanlık, alzheimer, beyin damar hastalıkları, depresyon, panik atak ve takıntı hastalığı (obsesyonlar) gibi birçok nöropsikiyatrik hastalık, tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar sık görülmeye başlamıştır. Bu hastalıklar inanılmaz düzeyde artış göstermiştir, hatta yeni yeni farklılaşıp kimlik bulan hastalıklar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Sonuç olarak zaten çok tehdit ve saldırı altındaki beynimizi en azından beslenme alışkanlıklarımızı biraz değiştirerek koruma altına almamız mümkündür.
Beyin “Balık yağı” ile küllerinden doğuyor!
Balık ve balık ürünlerinin beyin gücü ve insan zekası üzerine olumlu etkileri tartışılmaz bir gerçektir. Şurası bir hakikat ki, beyin hücrelerinin zarlarındaki yağ bileşimi, beyin fonksiyonları açısından çok önemlidir. Çünkü tüm hücresel faaliyetler bu zarlar aracılığı ile yapılmaktadır. Bu anlamda zarların geçirgenliği hayati öneme haizdir. Demir madeni de bir iletkendir, altın da bir iletkendir. Ancak demirin iletkenliği, altının yanında söz konusu bile olamaz. Bu nedenle beyin hücre zarlarının iletkenlik kalitesi, beyin fonksiyonlarını direkt etkileyen bir faktördür. Aynı şekilde örneğin domuz yağı ile beslenenlerde, hücre zarları katılaşıp iletkenliği zayıflarken, balık yağı ağırlıklı beslenenlerde zarlar, yumuşak ve esnek olup iletkenliği çok daha yüksektir. Böylece beynimizde 10 milyar civarındaki aktif hücredeki sinir iletkenliğinin ve mesaj iletiminin verimliliği, sinaptik zarların içindeki mikroskobik yağ küreciklerinin kalitesine bağlıdır. Bu yağ kürecikleri ne kadar akışkan olursa, iletişim de o kadar hızlı ve kaliteli olur. Eğer siz margarin, tereyağı, domuz yağı, kızarmış patates, cips, fast food tarzı gibi gıdalarla zar esnekliğini bozarsanız, öğrenme, algılama ve bellek gibi tüm beyin faaliyetlerini de tehlikeye atmış olursunuz.
Beynimizin en üst düzeyde randımanlı çalışması için, iki çok önemli kimyasal bileşiğin hassas bir dengede olması gerekir. Bunlar omega-3 balık yağı ve omega-6 sebze yağlarıdır. Her birinden ne kadar yediğiniz, beyin fonksiyonlarını yakından ilgilendirir.
Beynin en sadık dostu: OMEGA-3 ve OMEGA-6
Beynin düzenli ve ahenkli çalışması için omega-3, vazgeçilmezdir. Omega-3, DHA (dokosaheksanoik asit) ve EPA (eikosapentanoik asit) adlı iki özel yağ asidinden yapılmıştır. DHA, bütün yağlar arasında beyin kimyasını en olumlu etkileyen maddedir. Sinaptik iletişim zarlarında, beyin korteksinde, beynin düşünme, algılama ve bellek ile ilgili merkezlerinde, sinir hücrelerinin içsel enerji fabrikaları olan mitokondrilerde, gözdeki retina dokusunda bol miktarda bulunur. DHA, eşsiz bir akışkanlığa sahiptir. Ancak vücudumuzun, beynin ihtiyacı olan DHA’yı kendisinin üretmesi mümkün değildir ve mutlaka yeterli ölçüde dışarıdan alınmalıdır. Bu nedenle omega-3 bakımından zengin gıdalar yiyerek, beyin hücrelerine taze DHA göndermek gereklidir. Aksi takdirde beyin normal işlevini yapamaz.
EPA da en az DHA kadar, beyin için gerekli bir maddedir. Araştırmacılar uzun yıllar boyunca, kanı oluşturan unsurların düzenlenmesinde ve kalp krizinin önlenmesinde bunun önemini savunmuşlardır. Bugün, EPA’nın beyin için de çok önemli olduğunu bilmekteyiz. EPA’nın hiç olmayışı zihinsel problemlere ve şizofreni gibi sinir hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Omega-6 ise omega-3’ün tersine potansiyel tehlikedir. Daha ziyade margarin, tereyağı, domuz yağı gibi doymuş yağlarda ve ayçicek yağında, soya yağında, mısırözü yağında bulunan omega-6’nın fazla miktarda alınması, omega-3’ün dolayısıyla DHA’nın olumlu etkilerini yok eder. Aslında önemli olan gıdalarla alınan omega-3 ve 6’nın miktarlarıdır. Beyin faaliyetleri açısından omega-3’ün omega-6’dan daha fazla alınması bir tehlike oluşturmayacaktır. Ayrıca atomik düzeyde yapısal değişimin bile, bütün organizmanın davranış kültürünü değiştirecek etkileri olabilir. Kısacası, beyin hücrelerindeki mikroskobik yağ moleküllerinin kimyasal yapısını değiştirmek, sessiz ve hızlı bir şekilde ve büyük oranda, kendi iç yapınızı, kimliğinizi, kişiliğinizi, nasıl hissettiğinizi, düşünce yapınızı ve davranış tarzlarınızı değiştirebilir.
Balık yağı, mutluluk hormonunu arttırıyor…
Bugün birçok bilimadamı, kandaki DHA balık yağı miktarı ile mutluluk hormonu olan serotoninin birbiriyle pozitif orantılı olduğunu ifade etmektedir. Neticede vucüt için ‘’ne kadar balık, o kadar serotonin’’ diyebiliriz. Yani omega-3 aynı zamanda depresyonu önleyen bir maddedir. Dolayısıyla balık ve balık yağının güçlü bir antidepresan olduğunu, söylemek yanlış olmaz. Nitekim 1998 yılında Harvard Tıp Fakültesinden psikofarmakolog Dr.Andrew Stoll tarafından yapılan araştırmada, balık yağı alan manik-depresif hastalarının yüzde 65’inde diğerlerine göre daha fazla iyileşmeler tespit edilmiştir. Dr. Stoll, günde 5-10 gram balık yağının düzelmeler için yeterli olduğunu daha fazlasının bir zararı olmamakla beraber ishale neden olabileceğini ifade etmektedir.
Sonuç itibariyle, omega-3 yani balık yağı, her geçen gün demansiyel tabloların arttığı günümüzde, mutlaka yeterli ölçüde tüketilmesi gereken bir gıdadır. Öğrenme, algılama ve bellek fonksiyonlarını da direkt etkilediği için başta öğrenciler olmak üzere herkesin önem vermesi gereken bir besindir. Eğer siz, haftada en az üç defa balık ve balık ürünlerini beslenme rejiminize eklemiyorsanız, unutkanlığa davetiye çıkarıyorsunuz demektir.
Beyne destek olan yağlar:
DHA
EPA
Linoleik asit: yeşil yapraklı sebzeler, kabuklu yemişler ve keten tohumunda en çok bulunur
Zeytinyağı
Kanola yağı
Maun cevizi
Keten tohumu yağı
Yağsız et (özellikle yağsız dana ve kuzu eti)
Düşük yağlı peynir
Fıstık yağı
Antep fıstığı
Ceviz
Hamsi, somon, sardalya, alabalık, uskumru ve ton balığındaki yağlar
Beyne zarar veren yağlar:
Doymuş hayvan yağları: et, tam yağlı süt, tereyağı, peynir
Hidrojenle birleştirilmiş sebze yağları: margarin, mayonez
Trans yağ asitleri: margarin, patates cipsi, krem soslar, dondurma, fast food tarzı gıdalar
Omega-6 yağlarının fazla alınması: mısırözü yağı, ayçicek yağı, soya yağı.