Diyaliz Hastası Sorunları
Diyaliz hastalarında psikolojik sorunlar, seksüel fonksiyon bozuklukları, evlilik problemleri, tedaviye karşı isteksizlik ve uyumsuzluk kayıplara yol açabiliyor…
Uzm. Dr. Bilal Görçin
Nefroloji Uzmanı
Türkiye’de yaklaşık 70 bin diyaliz hastası olduğu biliniyor. Bu sayı yılda %10 – 12 artış göstererek yükselmeye devam ediyor. Öngörüler ise, 2016 yılında 115.000 kişinin diyaliz hastası olacağı yönünde.
Kronik böbrek hastalarında yaşam kalitesini arttırmak ve yaşam süresini uzatmak için diyalize girmek olmazsa olmazdır. Fakat diyaliz hastalarının bu süreçte geçirdiği sağlık problemleri, kronik böbrek hastalığını daha güç hale getiriyor.
Diyaliz hastalarında hastalığın ve tedavinin etkisiyle ortaya çıkan fonksiyonel kısıtlamalar, birçok psiko-sosyal problemi de beraberinde getiriyor.
Örneğin; haftada 3 kez diyalize girmek zorunluluğuyla bir merkeze bağımlılık ve periton diyalizi hastalarında, günde birkaç kez devamlı torba değiştirme zorunluluğu gibi nedenler hastaların yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Hastalarda idrara çıkamadığı için istedikleri kadar su içememe ve yemek yiyememe, günde birden fazla birçok ilaç kullanımı, büyük kısmında görülen kansızlığa bağlı fiziki kısıtlamalar, seksüel fonksiyon bozukluğu, diyetteki kısıtlamalar, zaman açısından yaşanan sıkıntılar ve ölüm korkusu gibi…
Diyaliz hastalarında psikolojik sorunlar nedeniyle intihar riski yüksektir!
Ayrıca evlilik hayatında yaşanan sorunlar, tedavi maliyeti ve işsiz kalma korkusu gibi çeşitli sosyo-ekonomik kaygılar da hastaların problemleri arasında. Hastaların kanında sürekli üre, ürikasit, kreatinin gibi toksik maddelerin yüksek miktarda bulunması nedeni ile beyin üzerine olumsuz etkilerinin bulunduğu bu hastalarda en ciddi psikolojik sorunlar olarak depresyon, demans (bunama) delirium psikoz, kişilik ve anksiyete bozuklukları ve madde bağımlılığı sık görülür. Bazı araştırmalar hastaların %10 – 50’sinde bu sorunların bulunduğunu göstermiştir ve bazı hastalarda intihar riski yüksektir. Anksiyete ve davranış bozuklukları olarak ayrıca diyaliz personeline yönelik kırıcı davranışlar, düşmanlık, saldırganlık, paranoya, önyargılı düşünme görülebilir.
Seksüel fonksiyon bozuklukları evliliklerde büyük sorunlar yaratıyor!
Hastaların yaklaşık %50’si evlilikle ilgili problemler yaşayabilir. Bir çalışmada hemodiyaliz ile tedavi edilen kadın hastaların evlilik açısından duydukları tatmin düzeyinin artmasıyla, yaşam sürelerinin ve kalitelerinin arttığı gözlenmiştir. Seksüel fonksiyon bozukluklarıysa bu hastalarda normal insanlara göre daha sık görülür hatta erkeklerin kabaca %70’inde impotans (sertleşememe) vardır. Hastalarda kan, üre değerinin yüksek olması sinir harabiyeti, damar hastalıkları, depresyona neden olurken, kullandıkları ilaçlar da seksüel fonksiyon bozukluğuna neden olabilir. Diyalizdeki kadınlarda da genellikle adet göremezler ve çocuk sahibi olamazlar.
Uyku apnesi ve huzursuz bacak sendromu, uyku kalitesini düşüren en önemli nedenlerin başında gelir.
Diyaliz hastaları arasında yapılan araştırmalar; hastaların yarısının veya daha fazlasının uyku yakınması olduğu hem konuşarak hem de laboratuvar testleriyle saptanmıştır. Uykuya dalma veya uykuda kalma sorunları vardır. Gündüz ise uyuklama sıkça yaşanan bir problemdir. Gene bu hastaların yarıdan fazlasında uyku apnesi saptanmıştır ve bu hastalarda ölüm riski daha yüksektir. Huzursuz bacak sendromu adı verilen yakınmalar bu hastalarda çoktur. Özellikle bacakların alt tarafındaki kaslarda baldır kasında derinden gelen bir hissi tanımlarlar ve bu hissi bacak ve ayaklarını hareket ettirerek hafifletebilirler. Huzursuz bacak sendromu da uykuya dalmayı geciktirebilir.
Tedaviye uyum sağlayamama kimi zaman en uç noktalar ulaşarak komplikasyona neden olabiliyor.
Diyaliz hastalığı genç yaşta başlamışsa hastalığı kabullenememe ve hastalığı gizleme gibi durumlar sıkça yaşanabilir. Kola açılan damar giriş yolunun bariz belirginliğini kapatmak için çaba gösterme, çok ilaç kullanması, diyaliz tedavisine başladıktan sonra idrarın azalması ve tamamen kesilmesi nedeni ile hastalığı kabul etmeyip bazen diyalize gelmeme, çoğu zaman ilaçlarını kullanmama veya önerilen kısıtlamalara uymama gibi girişimlerde bulanabilinir.
Aşırı meyve yiyerek potasyumu yükseltmek, aşırı tuzlu yiyerek tansiyonu yükseltmek, aşırı sıvı alarak solunum yetmezliğine girme gibi sebeplerden dolayı bu hastalarda hastalığı kabullenmeme sorunu olabilir. Bazen de ikincil bir hastalık nedeni ile transplantasyon şansı olmayan hastalarda bu uyumsuzluk daha fazladır.