Kaygıyı Yöneterek Avantaja Çevir
Günlük hayatı etkilediği için genellikle zorlayıcı bir durum olarak adlandırılan kaygı doğru yönetildiğinde faydalı-işlevsel olabilir. Kaygı yönetilebildiğinde olayları avantaja çevirmek mümkün. Bunun içinde bazı kolay-uygulanabilir noktaları yaşama geçirmek gerekir.
Uzm. Klinik Psikolog Eda Atay
Kaygı, tehlike ya da tehdit olarak algılanan durumlarda kişinin duygu-davranışlarına etki eden sağlıklı-doğal tepki olarak tanımlanır. Temelinde korku duygusu yer alan kaygının farkındalığındaki en önemli unsur; kişinin ortada somut tehlike yokken de sürekli tedirgin-huzursuz hissetmesi olarak tarif edilir.
Kaygı aslında hayatta kalma güdüsünün doğal parçasıdır. Organizmanın savaşma -kaçma tepkisidir, kişiyi güvende tutmaya yarar. Belirli miktarda ve kontrol edilebilir ise sağlıklı hatta koruyucu işlevi bile vardır. Bireyin olası risklere karşı daha dikkatli olmasını, durumu iyi analiz etmesini, olaylar karşısında doğru şekilde konumlanmasını sağlar. Aynı zamanda motivasyon verici-harekete geçiricidir. Bunun için kişiye gerekli enerjiyi verir, dikkatini toplamasını-konuya özenle yoğunlaşmasını sağlar.
Kaygı sizi değil, siz kaygıyı yönetin
Bazı insanlar kaygıyı daha sık deneyimlerken, bazıları daha az yaşar. Travmatik olaylar, sağlık sorunları, kalıtsal faktörler, geçmiş yaşam deneyimleri, mizaç kaygı deneyimleri etkileyen faktörlerdendir. Geleceğe dair plan yapma, öngörülü davranmaya olanak sağlayan kaygının yokluğunda kişi mutlak huzura kavuşmadığı gibi, olası risklere de açık hale gelir, kontrolünü kaybedebilir ve bu durum sağlıklı değildir.
Kaygıyı lehinize çevirmek elinizde
Kişi, tüm olumsuzluklardan sıyrılıp, kaygının olumlu getirilerine odaklanmak istiyorsa zorluklarla baş etme becerilerini geliştirmeyi hedeflemelidir. Böylece yaşadığı korkunun yerini zamanla olumlu duygular alır, krizi fırsata çeviren birey kaygının esiri değil, patronu olur. Burada önemli olan hissedilen kaygının yoğunluğunu kontrol altında tutabilmek, bundan faydalanmaktır. Aksi halde kişi kaygı bozukluğuyla karşı karşıya kalabilir, bu da giderek yıkıcı hal alır. Kaygı düzeyi günlük yaşamı olumsuz etkileyen noktaya ulaşmışsa, bu duyguyla fazlaca meşgul olan kişi yapacaklarına odaklanamıyorsa bu tabloda kaygı bozukluğu akla gelmelidir. Bu durumda bir uzmanla görüşerek psikolojik destek alınması uygun olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, tamamen kaygısız yaşam hayal etmek gerçek beklenti olmayacağı gibi sağlıklı da değildir.
Kaygıya karşı harekete geçin
Süreci doğru yönetmek adına, düzenli hayat yaşamak, bunun için bazı rutinler oluşturmak çok önemlidir. Bu noktada yatış-kalkış saatlerini belirleyerek kaliteli bir uykuya önem vermek, açık havada yürüyüş yapmak, meditasyona ve nefes sağlayacaktır.
Aile ve yakın çevre desteği çok önemli
Anksiyete bozukluğu yaşayan bireylerin yakın çevresi de etkilenebilir. Başına kötü bir şey gelecek-geçmeyecek şeklinde düşünen birey, bu durumu yaşamamak için kendini geri çekerek çevresinin hayatını kısıtlama çabası içine girebilir. Bu durum kişinin kaygısını anlayamayan yakınları için yersiz görülüp, yeterince anlaşılamayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin çevresi ile sosyal ilişkilerinin bozulmaması adına yakınlarının hastanın yaşadığı durumu kabul etmesi ve elinde olmadığını fark etmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki, kolay olan bazı durumlar, anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler için hiç de kolay olmayabilir. Söz konusu kişiye karşı sabırlı olunması ve desteklemesi oldukça önemlidir. Yardımcı olmak adına tavsiyede bulunmak, baskı yapmak, bireyin yaşadığı durumu hafifletmeye çalışmak ya da aksini ispata çabalamak faydalı olmayacaktır. Bunun yerine bireyi bir uzmandan yardım alması için psikoterapi konusunda yüreklendirmek gerekir.