Meme Kanseri ve Kırmızı Reishi Mantarı

15.10.2012
179
Meme Kanseri ve Kırmızı Reishi Mantarı

Kanser riski artıkça insanlar koruyucu tedbirlere başvuruyor. Amerika İndianapolis’teki Kanser Araştırma laboratuarında Kırmızı Reishi Mantarı’nın meme kanserindeki etkileri üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda; özellikle hızlı yayılma eğilimi olan meme kanserinde ve metastatik meme kanserlerinde koruyucu ve tedaviyi destekleyici etkileri gözlemlendi. ‘Türk halkı kanser riski altında ve kanserle mücadelede onkolojide üç-beş ilaç haricinde gerçek ilerleme yok’ şeklindeki açıklamalarıyla dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Uzm. Dr. Yavuz Dizdar’a konuyla ilgili sorularımızı yönelttik…

Haber- Röportaj: Nilay Akgün

Kırmızı Reishi Mantarı ile ilgili bugüne kadar yapılan birçok bilimsel araştırmada kanserli hücreleri geriletmek, tümörleri küçültmek, bağışıklık sistemini güçlendirmek yönünde yararlı özellikleri yanı sıra kansere karşı koruyucu etkilerini ortaya koymuştur.
Son günlerde yaptığı açıklamalarla kanser konusuna dikkat çeken Dr. Yavuz Dizdar kanser, kanser tedavisi- destek tedavi yöntemleri ve Kırmızı Reishi Mantarı ile ilgili görüşlerini sorduk.
-‘’Ülkemizde kanser vakalarının görülme sıklığındaki artış, yaş kaymasını da beraberinde getirdi. Normalde 60-70 yaş aralığındaki kanser hastalığı şimdi 25-40 yaş grubu arasında bile rastlanır hale geldi. ‘Tüm halkımız kanser riski altında’ şeklindeki açıklamanız biraz ürkütücü değil mi?
Şunu çok net söyleyebilirim ki, Türkiye’de herkesin dokusunda tarım ilacı artığı var. Bu son nokta analizi. Herkes bir şekilde zehirleniyor. Vücudumuza 15 yıl önce hiç kullanmadığımız şeyleri alıyoruz. Mesela Türkiye’de fructose şurubu diye bir şey söz konusu değildi, şu anda fructose şurubu bütün meşrubatların içerisinde var. 2001 yılından bu yana bu böyle. Ve bunun pankreas kanserine neden olduğunu kanıtlayan birçok çalışma var. Yani tartışılacak bir durum yok. Buna rağmen ısrarla bu hata sürdürülüyor. Sebze ve meyvelerin eskisi gibi olmadığını belli bir yaşın üzerindeki insanlar biliyor. Domatesler, biberler böyle değildi. Turfanda kavramı vardı ama şu an mevsiminde de aldığınız şeyin yenilebilir bir şey olup olmadığı belli değil. Süt, yoğurt ekşimiyor, ekmekler bayatlamıyor. Bütün endüstrinin algısı ‘Uzun Ömür’. Yani ürettiği ürünün ömrü uzun olsun. Ürünün ömrü uzun olunca, bizim ömrümüzden çalıyor. Hamburgeri 1 yıl saklayın hiçbir şey olmuyor, kuruyup kalıyor. Plastik gibi. Bir et nasıl kokuşmaz, küflenmez, bozulmaz? Bunun böyle olması için etin içerisinde katkı maddeleri olması gerekiyor. Biz bunları yiyoruz ve yediklerimiz ile bizim vücudumuza geçiyor. Vücudumuzda değişiklikler yapıyor. Bunun geri dönüşü veya vücuttan atılması mümkün değil. O zaman bu hastalıklar da tabii ki 10-20 yıl öncesine göre farklı hastalıklar olacak. Genç yaşta hiç görülmeyen prostat kanserleri artık genç yaşta görülüyor. 40-45 yaşında prostat kanserleri geliyor artık. Meme kanserlerinin 25-30 yaşlarında görülmesi rutin oldu. Her ay böyle genç kanser hastaları geliyor.
-Kanser günümüzde değişti mi?
Biz kanser tedavisinde bundan 40-50 yıl önceki hastalık tablolarını esas alıyoruz. Bu hata. Çünkü o zamanki kanserlerin nedeni farklıydı. Bugünkü kanserlerin nedeni farklı. Dolayısıyla klinik tablonun da farklı olmasında şaşıracak bir şey yok. O zaman gümbürtülüydü, şimdi sessizleşti. Demek ki bu hastalıkların tarzı, seyri değişti. Biz de tedavi yaklaşımlarımızı buna göre değiştireceğiz. Ya da bu değişikliğe neden nedir öncelikle bunu anlamaya çalışacağız. İnsanlar 10-20 yıl önceki yaşama koşullarında yaşamıyorlar artık bu koşulların dışına çıktık. Endüstri yüzünden böyle oldu. Vücut bağışıklık sistemini dengeli beslenme ile desteklersiniz ama arkasında bir gücü olmayan bir sistemi desteklemek ne kadar başarılı olur bilemem. Var olanı destekleyebilirsin. Şu an elimizde bir şey yok zaten. Bağışıklık sistemine yardım etmek lazım. Binlerce yıldır denenmiş, yerleşik geleneğin önerdiği şeyler yapılabilir. Bunlardan biri de Kırmızı Reishi Mantarı olabilir.
-Beslenme alışkanlıkları, piyasadaki yiyecek maddeleri, vb. etkenler insanları kansere daha da yaklaştırırken ne yapmak gerekiyor?
Bizim adını bağışıklık olarak koyduğumuz bir sistem var ama bu sistemin birbirinden çok farklı fonksiyonları var. Bağışıklık sistemimiz çöküyor mu? Bağışıklık sistemimizin çok iyi durumda olduğunu söylemek mümkün değil. Çökmekten öte hatalı reaksiyonlar veriyor demek daha doğru olur. Mevcut hastalıkların bir kısmının bağışıklık sisteminin farklı çalışmaya başlamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Mesela eskiden birinin bir şeye alerjisi vardır, karşılaştığı zaman hapşırır tıksırır, şimdi öyle değil. Ortaya çıkan klinik tablolar açıklanamıyor. Bütün doktorlarda bir sıkıntı var. Bu TUS jenerasyonu, Tıpta Uzmanlık Sınavında yetişen jenerasyon, klinik bilgi yönünden çok zayıflar. Mevcut doktorların kemikten tümörü ayırt edebilecek bilgisi yok. Bu durumda yapabileceğiniz bir şeyiniz kalmıyor. Bunlar çünkü o zaman otomatize olarak ne denirse onu yapmaya başlıyorlar. Bunları alıyorsunuz kongrelere götürüyorsunuz önlerine tedavi algoritmaları koyuyorsunuz. Bu öyle olursa şunu şöyle yapıyorsun diyorsun. Bu kadarını zaten vatandaş da açar kitabı bakar. Senin doktor olarak görevin bunun doğru olup olmadığını anlamak. Vatandaşın gerçek derdini anlamak. Onun fark etmediği şeyler var mı, tanıya doğru ulaşabiliyor muyum, tanıyı doğru koyabiliyor muyum, bunlara bakmak lazım. Bunu yapamayan doktor da sürekli ya tetkik istiyor ya da yuvarlıyor konuları. Mesela diyor ki sizde astım başlangıcı var; astım başlangıcı diye bir tanı yok!!! Sizde KOAH başlangıcı var, 3 tane ilaç başlayalım sizde; güzel kardeşim koah başlangıcı diye bir tablo yok ki ortada. Çünkü öyle bir tanı yok!!!  Aslında olmayan bir şey ya da çok hafif bir şey, beklese zaten kendiliğinden geçecek ama 3 tane ilaç başlandığında, vücut o ilaca adapte olmaya başlıyor, o zaman ilacı kesseniz bir türlü kesmeseniz bir türlü. O ilacın etkisini geçirmek için başka ilaç vermeye başlıyorsunuz ve sonuçta bir girdaba dönüşüyor. Şu an bizim toplumumuz ortalama olarak sağlıklı değil. Halkımız artık bunun farkında ve farklı şeylere yönelmeye başladı.
-Kanser vakalarındaki artışla birlikte hastalar destek tedavilere başvurmaya başladılar. Hastalar hangi aşamada destek tedavi yöntemlerine başvurabilirler?
Hastalar kuşkusuz alternatif tedavi arayışına da giriyorlar, bu haklı bir taleptir. Alternatif ve tamamlayıcı tedavilerde sorunumuz bilimsel verilerin genellikle yeterli olmaması. Hasta tıbbi tedaviyi de aldığından hangi tedavinin gerçekten etkili olduğu saptanamıyor. Ancak bazı seçenekler var ki, bunlar gelenek içerisinde binlerce yıldır uygulanmakta. İşte bunların etkili olabileceklerinin en önemli desteği de bu binlerce yıllık süreçten “süzülmüş” olmalarından kaynaklanıyor. Bunun iyi bir örneği de Kırmızı Reishi Mantarı’dır.
 -‘Tüm halkımızın kanser riski altında’ olduğunu belirtiyorsunuz. Korunmak için ne yapılabilir? Kırmızı Reishi Mantarı bağışıklık sistemini nasıl etkiler, koruyucu olarak kullanmak yararlı olabilir mi?
Kırmızı Reishi Mantarı da sözünü ettiğim binlerce yıllık süreçten gelen doğal seçeneklerden biri. Ayrıca bu konuda yapılmış hayli fazla temel bilim çalışması da bulunmakta, bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair güçlü veriler var. Hücre bölünmesini kontrol altına alabiliyor, bunu doğrudan mı yoksa bağışıklık sistemi üzerinden mi yaptığı henüz netleşmedi. Ancak bugüne dek elde edilen veriler olumlu. Ne var ki hastalarımızın ve yakınlarının iyi bilmeleri gereken bir şey var, ister ilaç ister doğal ürün olsun, doz çok önemli bir faktör. “Daha çok daha iyidir” şeklinde bir yaklaşımda bulunmak çok hatalıdır. Biyolojik sistemlerde olumlu etki belli bir dozla çıkar, bunun üzerinde ise ya kaybolur ya da toksik etkiler çıkmaya başlar. Bu nedenle Kırmızı Reishi Mantarı da önerilen dozlarda kullanılmalıdır.

-İnsanlar hastalıklardan korunmak için ne yapıyor?
Halkın sağlık için büyük şehirlerde yapabileceği çok bir şey kalmadı. Çünkü süt, yoğurt, tarım ilaçları, sebzeler, meyve, bozulmayan ekmek vs. derken bizim büyük şehirlerde sağlıklı beslenme şansımız yok. Durum böyle olunca geleneksel tedavi yöntemleri popüler olmaya başladı. Kansere karşı Kırmızı Reishi Mantarı’nın olumlu etkilerini kanıtlayan birçok bilimsel araştırma var. Zaten geleneksel tedavi yöntemlerinin bilimsel olarak kanıtlanmışlarının sayısı çok fazla değil. Ama Kırmızı Reishi Mantarı ile ilgili çok fazla çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir de gelenek kavramı var onu göz ardı etmemek gerekiyor. Yani bir şey eğer 3-5 bin yıllık bir bilgi birikiminden süzülüp toplum gözünde ‘Bu faydalıdır’ şeklinde etiketlenmişse bunda genellikle bir hata olmuyor. Burada önemli olan iki nokta var; bir herkeste aynı etkiye sahip olmayabilir, iki önerilen dozda kullanılması gerekir. Bazen insanlar ‘daha fazlası daha faydalı olacaktır’ deyip aşırı içiyorlar. O zaman tam tersi bir durum ile karşılaşılabilinir. Bitkisel yöntemlerin güvenilir olması gerekiyor. Güven nereden gelecek? Güven gelenekten gelir. Atalarımız böyle yapmış. Mesela yoğurt, ayran, kefir, bunlar hep uzun ömürle ilişkilendirilmiş.

Kadınlarımız meme kanserine karşı Kırmızı Reishi Mantarını destek olarak kullanabilir. Bu mantar sözünü ettiğim binlerce yıllık süreçten gelen doğal seçeneklerden biri. Burada ayrıca yapılmış hayli fazla temel bilim çalışması da bulunmakta, bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair güçlü veriler var. Bilimsel veriler eğer böyle diyorsa, önerilen dozda kullanmak kaydıyla bir faydası vardır. Bilimsel verileri yorumlarken hangi popülasyonda yapılıyor, hangi büyüklükte bir çalışma yapılmış dikkat etmek gerekiyor. Bilimsel verinin ötesinde eğer Kırmızı Reishi Mantarı’nın bir üstünlüğü varsa o da benim biraz önce sözünü ettiğim gelenektir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.