Eski ve Yeni Türkiye’de Yargının Durumu

Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin, Eski ve Yeni Türkiye’de yargının durumu şöyle özetledi: “Bugünkü sistem ‘biz ne dersek o olur’. Buna en iyi örnek Ekrem İmamoğlu. Toplam 25 yılın üzerinde ceza isteniyor. Oysa bu ceza, iki kişiyi ayrı ayrı silahla haksız tahrik altında vursaydı, istenebilirdi. 30 yıllık Yargıtay eski savcısı, 20 yıl kürsüde yargıçlık yapmış bir hukuk insanı olarak Ekrem İmamoğlu hem vallahi hem billahi suçsuzdur, diyorum.”
—
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Eski ve Yeni Türkiye açıklamasından sonra 30 yıllı aşkın süredir yargı alanında görev yapan Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin Eski ve Yeni Türkiye’de yargının durumunu örneklerle açıkladı.
Yeni Türkiye’deki rejim sadakat üstüne kurulu olduğunu belirten Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin yargının 2010 yılında ele geçirildiğini vurgulayarak, iddialarını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında istenen 25 yılı aşkın cezayla açıkladı.
Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin, görüşlerini şöyle açıkladı:
“Önümüzdeki en iyi örnek Ekrem İmamoğlu. Toplam 25 yılın üzerinde ceza isteniyor. Ekrem İmamoğlu iki kişiyi ayrı ayrı silahla haksız tahrik altında vursaydı, 25 yıl ceza alırdı. İddianamelerinin hepsi komik. 30 yıllık Yargıtay eski savcısı, 20 yıl kürsüde yargıçlık yapmış bir hukuk insanı olarak Ekrem İmamoğlu hem vallahi hem billahi suçsuzdur, diyorum.
Eski Türkiye’de Yargı
Bizim dönemimizi bugün 50 hatta 40 yaş üstü herkes fark edecektir. Biz kimsenin ne Alevi, Sünni olduğunu ne de siyasi görüşünü bilirdik. Hangi birimde görevli isek birlikte çalışırdık. Hizmet için göreve başlayan devletin çocuklarıydık. AK Parti ve Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlığı’na gelişi ile bizim Genel Müdürlüğü’müzden kararname ile 7-8 arkadaş sürgün edildik. Oysa devlet bize para harcayıp yetiştirdi. Strazburg’a gönderdi. Uluslararası hukuk alanında çok uzmanlaştık. Asli ceza hâkimi olarak sürüldüm. 15 Temmuz’da yerimize alınan 7-8 kişi tutuklandı. Sadece Adalet Bakanlığı’nda değil her yerde yaşandı bunlar. Oysa parlamenter sistemde üçlü kararname vardı. Bakanlar Kurulundaki ilgili bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın üçlü imzası ile atama yapılırdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduktan sonra tüm kararnameler imzalandı. 15 Temmuz’dan sonra imzalanan kararnamelerden hepsi Fetö’dan tutuklandı.
İki kardeşin kavgasını seyrettik
Biz Fetöcü diyoruz ama bunlar uzaylı değil. Anadolu’nun çocukları bunlar. Pek çoğu ailesinin okutmaya gücü olmayan, cemaat tarikat yurtlarında alınıp, devşirilmiş çocuklar. Beyinleri ilkokuldan yıkanmaya başlıyor.
Yeni Türkiye’de rejim sadakat üstüne kurulu. 17-25 olaylarında şunu biliyoruz yargı 2010 yılında ele geçirildi. Tüm başsavcılıkları, komisyon başkanlıklarını, yargıtayı ele geçirdiler. Artık AK Parti’ye ihtiyaç duymayacağını düşünen Fettullah Gülen, kadrosu olmayan AK Partiye vermişti. Amaç, AK Partiyi de gönderip iktidarı tamamen ele geçirmekti. Bunların altında yatan sebep iki kardeşin birbiriyle kavgasıydı. Bizim seyrettiğimiz iki ortağın kavgasıydı.
Anayasada bağımsız, kitapta siyasi
Yargının siyasallaşmasına bir örnek de Avrupa’da Yargıçlar Sendikası. Çok ciddi yargı dernekleri var. Bu dernekler sayesinde yargı bağımsızlığını hukukun üstünlüğünü koruyor. Kuvvetler ayrılığın güçlü olabilmesi için bu kuvvetlerin başındaki kişilerin de güçlü olması gerekir.
Anayasanın 138’in maddesinde ‘hâkim ve savcılar görevlerinde bağımsızdır’ diye yazıyor ama kitabı baktığınızda Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanı Adalet Bakanı. Doğal üyesi Bakan Yardımcısı. Kurulun çoğu üyesi bir partili olan Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Demokratik hukuk devletlerinde yargı hukukun sopasıdır. 2010’a kadar Türkiye bir hukuk devletiydi. Referandumla yapısını değiştirdiler. Şimdi kuruldakilerin hepsi siyasi. AK partinin karşısında bu rejimi değiştirecek tek güç CHP.
Artık sistem biz ne dersek o yapılacak diyor…
Eğer parlamenter rejime geçer yeniden yasama, yürütme, yargıyı kurabilirsek ancak o zaman hâkim, savcılar görevini yapabilir hale gelir. Bu rejim otoriter bir rejim.
Bu rejimde hiçbir devlet memurunun Cumhurbaşkanı aleyhine olabilecek bir işlem yapma olasılığı yok. Biz bir parti devleti olduk geldiğimiz noktadan devlette rahatsız.









