Beyin Cerrahisinde Pozisyon Tartışması
Prof. Dr. Uğur Türe başkanlığında dünyanın en başarılı beyin cerrahlarının bir araya geldiği ‘Beyin Cerrahisinin Geleceği’ toplantılarında ilgi çeken konulardan biri malpraktis nedeniyle bugün tercih edilmeyen yarı oturur pozisyonda ameliyat yöntemi oldu. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Türe, “Dezavantajları günümüz teknolojisi ile aşılan yarı oturur pozisyondaki beyin ameliyatı başarısında nöroanestezi uzmanı çok önemli. Yan dalı bulunmayan bu alandaki açığın giderilmesi, yeni cerrahların yöntemi tercih etmesine katkı sağlayacaktır” dedi.
Haber: Nilay Akgün
Dünyanın ilk beyin ameliyatı 10 bin 500 yıl önce Aksaray’da yapıldı. Aradan geçen sürede çalışmalarına ara vermeden devam eden uzmanların bilgi birikimi-deneyimi-tecrübesi İstanbul’da düzenlenen dünya beyin cerrahisinin geleceğine yön verecek toplantılar serisinde masaya yatırıldı.
Türk Nöroşirurji Derneği ve Yeditepe Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen toplantılara 145’i konuşmacı ve 500’e yakın dünyanın en iyi beyin cerrahi, nöroanestezist uzmanı katıldı.
Organizasyon ile ilgili bilgi vermek üzere Komite Başkanı Prof. Dr. Uğur Türe moderatörlüğünde International Rhoton Society Başkanı Prof. Dr. Toshio Matsushima ve Harward Üniversitesinden Onursal Misafir Prof. Dr. Ossama Al-Mefty’nin de katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.
Dünyada bir İLK
Dünyada ilk kez bilimsel program kapsamında “Beyin Cerrahisinde Yarı Oturur Pozisyon” toplantı konusu olarak ele alındığına dikkat çeken Prof. Dr. Uğur Türe, “Beyin cerrahisinde kullanımı son yıllarda malpraktis başta olmak üzere birçok nedenden dolayı azalan yarı oturur pozisyonun canlandırılması ve genç beyin cerrahlarına anlatılması önemli bir konudur. Dünyada ilk kez ameliyat pozisyonu tartışılacak” dedi.
Avantajları, dezavantajlarından fazla
Prof. Türe, beyin cerrahisinin başladığı ilk dönemlerde çok kullanılan ancak son 20-30 yılda terk edilmiş yarı oturur ameliyat pozisyonunun dezavantaj-avantajları hakkında şu açıklamada bulundu: “Bu yöntemin çok avantajları olduğunu savunanlardan biriyim. Buradaki en önemli sorun hava kaçağının fark edilememesi idi. Oturur pozisyonda kafa, kalpten yüksek konumda olduğu için toplardamar havayı emer, açıkta kalan toplardamardan hava kalbe kaçar. Oradan da dolaşıma girer. Bu malpraktistlere neden olduğu için uzmanlar yöntemi tercih etmemeye başladı. Aslında birazcık hava kaçacağı her pozisyonda olur. Onun bir zararı yok. Eskiden havanın çok fazla kaçtığı ancak hastanın tansiyonu düştüğü fark ediliyordu. Geç kalmış oluyorduk. Ancak gelişen teknoloji ile birlikte hastanın ağzına yerleştirilen ultrason sayesinde takip sağlanıyor. Kalbine giden en ufak şey dahi izleniyor. Tüm ameliyat boyunca bir damla hava kaçağı olsa dahi görünüyor. Gördükten sonra zaten önlem alınabilir. Bir de kalbi delik olan kişilere bu ameliyat yöntemi kullanılamaz. Eskiden bu da dikkat alınmadığı için büyük komplikasyona neden olabiliyordu. Şimdi ise kalpteki delik biliniyor. Yani hastayı çok daha iyi möniterize ederek bu sorun da çözüme kavuştu. Ayrıca bazı ameliyatlar oturur pozisyon dışında yapılamaz. Sözün özü tercih edilmeli çünkü; beyin çok daha yumuşak olur, daha rahat görülür ve tertemizdir. Kan ve su yoktur. Ameliyat iki elle daha rahat yapılır.”
Nöroanestesiztlerin rolü-önemi çok büyük
Yöntemin uygulanmasında nöroanestesiztlerin önemine gündeme taşıyan Prof. Dr. Uğur Türe önce 20 yıldır birlikte ameliyata girdiği eşi Dr. Hatice Türe’ye teşekkür etti. Nöroanestezi uzmanı olan Dr. Hatice Türe’nin ameliyat başarısında büyük ölçüde rolü olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Eşim Dr. Hatice Türe ‘Hava embolosi nasıl önlenebilir, daha güvenli yarı oturur pozisyonda ameliyat nasıl yapılır?’ konulu dünyadaki en önemli yayını hazırladı. Anestezistler sorumlulukları çok yüksek olduğu için bu yöntemi pek tercih etmiyor. Oysa anestezist işin başında durduğunda ameliyatın avantajları çok fazladır. Aslında bu hastanın da avantajınadır. Cerrah daha iyi- daha rahat ameliyat yaparsa hasta için o kadar başarılı sonuç elde edilir.
Genç meslektaşlara bu yöntemin avantajları anlatmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü birçok uzman bunu hocasından daha görmediği için uygulama unutulmaya yüz tuttu. Dünyada bu yöntemi kullanan tecrübeli cerrahların hepsi bu toplantıda bir araya gelip, bu pozisyonun tekrar yaygınlaşması için genç nesillere mesajları vermeye çalışacağız.”
Beyin cerrahı yetişmesi zaman ister…
Prof. Türe Türkiye’de iki bine yakın beyin cerrahı uzmanı olduğuna dikkat çekerek, “Uzman yetiştirmek seri üretime bağlı değil. Süreç-zaman ister. Ayrıca üzülerek söylüyorum ki; ihtisas süresi kısaltılarak beş yıla indirildi. Bunu kabul etmek mümkün değil. Ben hala yetişiyorum. Ne zaman iyi beyin cerrahı olacağım. İnşallah yakında olurum. Hayatınızı vermeniz lazım. Ayrıca nöroanestezi bir alt dal haline getirilmelidir. Günümüzde bu alana gönül vermiş uzman sayısı 10 bile değildir. Bu sayının çoğalmasını istiyoruz” dedi.