Metabolik Sendrom Kimi Sevmez?

Metabolik Sendrom Kimi Sevmez?

Tüm dünya ve ülkemizde Metabolik Sendrom görülme sıklığı hızla artıyor. Altta yatan neden en önemli kriter ise çağın hastalığı olarak nitelendirilen obezite görülme oranının giderek artmasıdır.

Doç.Dr. Rüştü Serter

Endokrinoloji ve Metabolizma Uzm.

Metabolik sendrom, kalp-damar hastalıkları, diyabet oluşumu başta olmak üzere şişmanlık, yağ/kolesterol, yüksek tansiyon ve şeker metabolizması bozuklukları (gizli şeker problemleri) bir arada bulunduğu tablo olarak tanımlanır.

Bu faktörlerin ortak noktaları ise insülin direnci yoluyla oluşmaları. Metabolik Sendrom tanısı konmuş olan hastalarda diğer insanlara göre kalp damar hastalıklarının 2- 3 kat, diyabetin ise 3- 6 kat daha fazla görülür. İşte bu yüzden Metabolik Sendrom’un önlenmesi ya da erken dönemde tedavi edilmesi yaşamsal önem taşıyor.

Her 3 Kadından 2’si Bu Hastalıkla Savaşıyor

Modern yaşam tarzı, artan teknoloji ve buna bağlı değişen alışkanlıklar ile azalan günlük hareket miktarı Metabolik Sendrom’un en önemli nedenlerden birini oluşturuyor. Bir diğer önemli sebep ise sağlıksız, yağdan ve kaloriden zengin hazır besinlerle beslenmedeki artış. Ülkemizde yapılan çalışma sonuçlarına göre; 20 yaş üzeri erişkinlerde Metabolik Sendrom sıklığı erkeklerde yüzde 29 iken bu oran kadınlarda yüzde 41’e yükseliyor. Bu artış kadınlarda metabolizmanın daha yavaş çalışmasının sonucu obeziteye daha yatkın olmalarına bağlıdır. Ülkemizde kadınların çalışma hayatına katılımının düşük olması, teknolojik alanındaki gelişmelerin yaşamı kolaylaştırması ve sportif aktivitelere zaman ayırmama gibi nedenlerle özellikle kentte yaşayan kadınlarda Metabolik Sendrom daha sık görülüyor.

Bel Çevresi Genişliği En Önemli Risk Faktörü

Diğer risk faktörleri olmadan abdominal obezitenin (şişmanlık) tek başına tespit edilmesi Metabolik Sendrom gelişimi için önemli bir risk oluşturuyor. Yapılan çalışmalar kalp damar hastalıkları ile ilişkili olan abdominal obezitenin en önemli belirleyicisinin ise bel çevresi ölçümü olduğunu gösteriyor. Bunun sebebi ise Metabolik Sendrom’un temelini oluşturan insülin direncinin özellikle karın bölgesinde yerleşen yağlar ile artması. İnsülin direnci en kolay bel çevresi ölçümü ile belirlenir. Bel çevresinin erkeklerde 102 kadınlarda ise 88 santim üzerinde olması riskin arttığını gösteriyor ve Metabolik Sendrom tanısı için gerekli kriterlerden birini oluşturur. Son yıllarda yapılan çalışmalar daha düşük ölçümlerde bile riskin arttığını gösteriyor. Dolayısıyla bu rakamlar daha da aşağı çekilerek bel çevresinin üst sınırının erkeklerde 94, kadınlarda ise 80 santim olması isteniyor.

Tanı İçin 3 Kriter Yeterli!

Aşağıda yer alan ölçümlerden 3’ünün yüksek olması Metabolik Sendrom tanısı için yeterli geliyor.

-Karın bölgesi şişmanlığın belirleyicisi olan bel çevresinin geniş olması,

-Kan basıncının yüksek olması,

-Kan yağlarından trigliseridin yüksek olması,

-Faydalı yağ grubu HDL kolesterolün düşük olması,

-Kan şekerinin yüksek olması.

Tedavide Öncelikli Hedef İnsülin Direncini Yok Etmek!

Metabolik Sendrom’un önlenebilmesi veya hastalık oluşmuşsa tedavi başarılı sonuçlar elde edilebilmesi için alınması gereken önlemler:

İnsülin direnciyle mücadele edilmeli: Metabolik Sendrom tedavisinde temel yaklaşım hastalığın bünyesinde mevcut olan farklı riskleri ayrı ayrı tedavi etmek olsa da, hepsinde ortak neden olan obezite ve buna bağlı insülin direnci ile mücadele esas hedefi oluşturur. Diğer riskler gelişmeden obezite tedavi edilir veya engellenirse Metabolik Sendrom önlenebilir.

Sağlıklı beslenmeli ve düzenli egzersiz yapmalı: Sağlıklı yaşam tarzını kalıcı olarak benimsemek Metabolik Sendrom’u önlemenin en önemli yaklaşımını oluşturur.

Testler yaptırılmalı: Özellikle ailesinde diyabet, 50 yaş öncesinde kalp damar hastalığı veya hipertansiyon olanlar varsa, bu hastalıklara yönelik kontrollerini ve şeker yükleme testini mutlaka erken dönemde yaptırmaları gerekir.

Risk faktörleri tedavi edilmeli: Metabolik Sendrom gelişmişse bu önlemlere ek olarak hipertansiyon, bozuk kan yağı düzeylerinin ve kan şeker düzeylerinin tedavisi gerekir. Bu yolla hem diyabet hem de kalp damar hastalığı riski azaltılır.

Stresten uzak durmalı: Artan stres hormonları yağın karın bölgesinde birikimine ve insülin direncine olumsuz katkıda bulunuyor. Ayrıca stresli bireylerde atıştırma, sağlıksız yaşam biçimi gibi nedenlerle obeziteye eğilimi artır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.