google.com, pub-2571312230047356, DIRECT, f08c47fec0942fa0 gtag("event", "ad_impression", {query_id: "CMz26sa46Y8DFdRrkQUd_t8rsQ", send_to: "G-97YMFGXZ6F"})

Obezite İçin Değişiklik

Obezite İçin Değişiklik

Dünya obezite tehdidi ile çalkalanıyor. Türkiye’de de giderek yaygınlaşan obezite sorunu, birçok farklı rahatsızlığı da beraberinde getiriyor. Türkiye’de erişkin bireylerin yüzde 30’u obezite vardır.

Dyt. Cansu Tektunalı

Türkiye’de erişkinlerin yüzde 30’u, çocukların yüzde 8 ’i obez, ilerleyen yıllarda rakamların giderek artacağı öngörülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün son verileri, obez insan sayısının beslenme yetersizliği ile karşı karşıya kalan insan sayısından daha fazla olduğunu gösterir.

Yeme davranışı bozukluklarına, gene­tik faktörlere ve hastalıklara bağlı olarak seyredebilen obezite, son yıllarda ülkemiz de dâhil olmak üzere, tüm dünyada salgın hastalık gibi yayılır. Dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1,4 milyardan fazla, kilolu birey var.

Obezite, vücutta depolanan yağ miktarının artması ile tanımlanır. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturur. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteye davetiye çıkarır. Obezite, endokrin sistem, kardiyovasküler sistem ve gastrointestinal sistem başta olmak üzere birçok sistemi olumsuz etkileyerek, başka hastalıklara zemin hazırlıyor ve hayat kalitesini düşürür.

Obeziteyi bir hastalık olarak görüp, diyetisyen eşliğinde, hormonal değerlere, fiziksel duruma, cinsiyete, harcanan enerjiye uygun beslenme planı oluşturulup, davranış değişikliğine gidilmesi en önemli kuraldır.

Kişinin laboratuvar bulgularında bir sorun varsa, hekim kontrolünde sorunun tespit edilmeli ve diyet buna göre oluşturulmalıdır. Örneğin, hayvansal kaynaklı ürünler yemeyen vejetaryen obez bir bireyin demir düzeyinde eksiklik saptanmışsa, öncelikle hekime danışılıp, uygulayacağı tedavi belirlenir. Sonrasında, demir içeriği zengin bitkisel besinlerden oluşan beslenme planı hazırlanır.

Obeziteye Karşı İpuçları:

1-Planlı olun. Öncelikle bir beslenme uzmanına danışarak, size uygun olan beslenme programını öğrenin ve listenizde belirtilen miktarlara sadık kalın.

2-Canınız bir şeyler yemek istediğinde, gerçekten aç olup olmadığınızı düşünün. Yemeğinizi henüz yediyseniz, su içmek, dışarı çıkıp hava almak, dergi okumak gibi beyninizi farklı yönde düşündürecek şeylerle meşgul olun.

3-Beyaz ekmek, poğaça, açma gibi beyaz unlu rafine gıdaları tam buğday, çavdar gibi esmer, mineralden zengin ve lifli alternatifleriyle değiştirin.

4-Her öğününüzde söğüş salatanız olsun. Sebzeler lifli olduğundan, midede uzun süre kalarak doygunluk süresini uzatır. Aynı zamanda, çiğneme refleksini uyararak, beyne tokluk sinyallerinin ulaşmasını sağlar.

5-Yemeklere kullandığınız yağları ölçerek kullanın. Etli yemeklere yağ koymaya gerek olmayıp, sebze yemeklerine 2-3 yemek kaşığı zeytinyağını geçmeyin.

6-Karbonhidratı pilav-makarnadan almak yerine çorbadan almayı tercih edin. Yemeğe çorba ve salatayla başlayın.

7-Et/tavuk/balık/peynir/yoğurt/yumurta grubundan biri mutlaka öğünlerinizde yer alsın. Proteinden zengin bu besinler, mutluluk hormonu olan serotonin salgısını uyararak, diyette tatmin duygusunu sağlar.

8-Her yemekten önce 1-2 bardak su içmek, daha az yemenizi sağlar.

9-Diyete alıştıktan sonra, diyet, zorlayıcı bir plandan çok, günlük rutininiz olur ve enerjinizin artmaya başladığını hissedersiniz. Haftada 3-4 gün 30 dakika yürüyüş, koşu, yüzme gibi yağ yakıcı egzersizleri de eklerseniz, kilo kaybı çok daha rahat olacaktır.

10-Ne olursa olsun, diyet sürecinde motivasyon yüksek olsa da, canımızın çok istediği gıdalar olabilir. Onları da makul ölçülerde yemek, (eskiye oranla yarısını yemek) iyi bir strateji olup, diyetten sıkılmanızı engelleyecektir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.